Yaşam kosullarimizin gittikçe bizleri daha fazla zorladığı bir süreçten gecmekteyiz. Küresel sorunlar gelişmişlik düzeyine bakmaksızın bütün ülkeleri zorlamaya devam ediyor. Ortaya çıkan yeni karmasikliklar ise pandemi döneminde de görüldüğü üzere bütün sistemleri ve uluslararasi kuruluşları yeni baştan kendilerini yeniden yapılandırmaya zorlamış durumda. Bütün bu sorunlar biraraya geldiğinde kendimizi yeniden organize etme ve mevcut sistemlerimizi gözden geçirmemiz zorunlu v yasamsal bir hale gelmiş durumdadır. Bence burada en önemli bileşen yine insan unsurudur. Sorunları çözecek olan insanın da sorunlar karşısında kitlenen akil ve ruh dunyasini acmasi ve kendini aşması zorunlu görmekteyim.
Tarih boyunca Her çağın kendine özgü farkliliklari ve zorlukları bulunmaktadır. Çağımızın en önemli baskın özelliği olarak kendine yabancilasan insanı görüyorum. Sadece bilinen hastalıkları değil günlük yaşam kargaşası içinde gözden kaçırdığımız ve farkedemedigimiz sosyal hastalıklara da dikkat etmemiz gerekiyor. Bu hastalıklar değerler dünyamızın aşınmasi sonucunda sosyal hastalıklara olan bagisikligimizin azalması sonucu ortaya çıkan rahatsızlıkları içermekte. Toplumun birbirine olan muhabbeti, sevgisi, saygısı, geleceğe olan umudu, dayanışma ve yardımlaşma arzusu ve kararlılığı gibi alanlarda gerilemeler toplumsal sosyal bağışıklıgimizin zayıflamasına ve bunun sonucunda da bizleri hergecen günden daha fazla tehdide açık hale getirmistir. Bu zor dönemin asılabilmesi ise ancak ve ancak birlik ve biz anlayışıyla olmak durumundadır. Birbirimizin enerjisi yükseltmek ve geleceğe olan umudumuzu güçlendirmek zorundayız. Ancak bunun nasıl yapılabileceği konusu üzerinde dikkatlice düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
Günlük yaşam içinde her zaman uygulamakta yarar gördüğüm ve birbirimizi olumlu düşünme ve davranma yoluyla birbirimize şifa olarak ve birbirimize küçük mutluluklar yaşatarak toplumda gitgide artan bireysel ve toplumsal parcalanmisliklarimizi tedavi edici yönde hareket ederek toplumsal zehirlennenin önüne geçebileceğimizi degerlendirmekteyim. Basit gibi görünen ancak sistematik olarak uygulandığında iyileştirici ve tedavi edici gücünün arttığı ve çarpan etkisi ile topluma ilham kaynağı olusturabilecegini düşünüyorum. Bu aynı zamanda unlu Turk dusunuru Ibni Haldunun hastalıklı bir toplumun belirtileri olarak tanımladığı belirtilerin nedenlerini anlamaya çalışırken bu süreci de kolaylastirmasi açısından önemlidir diye düşünüyorum.
İbni Halduna göre hastalıklı bir toplumun belirtileri şunlardir;
Bir toplumun çöküşünün belirtileri olarak; toplumda dayanışmanın yok olmasını, üretimin zayıflamasını, fiyat ve vergilerin artmasını, devlet yönetiminde liyakatin kaybolmasını, adaletsizliğin ve kayırmacılığın artmasını, umutların kırılmasını, karamsarlığın hâkim olmasını ve göçün hızlanmasını gösterir.
Buna mukabil düşen enerjimizi yükseltecek ve toplumun kendisini yeniden yapılandırma sürecine katkı verebilecek uygulamalar şunlar olabilir;
1- Bir bozulan denge varsa dengeyi yeniden tesis etmek bilinç diizeyimizi artırmaya bağlıdır. Farkındalık bilgiden öncedir.
2- Gülümsemek ve enerji düşürücü tutum ve davranışlardan kacinarak enerjisi yüksek sözcükleri bilinçli kullanmak.
Örneğin Nasılsıniz ?sorusuna verdiğimiz cevapların içerdiği enerji düzeyleri altta gösterilmiştir.
Harikayım, muhtesemim, mucizeyi gibi cevaplar karşınızdakini de olumlu bir moda sokacagi için tavsiye
edilir. Bunu sürekli kullanmak ve alışkanlık haline getirmek gerekir.
(https://www.instagram.com/reel/Cuv2jgPNCH_/?igshid=MTc4MmM1YmI2Ng==)
3- Her zaman umudu ťbɓgüçlendirecek tutum ve davranışları sergilemek.
Bunu alışkanlık haline getirmek.
4- Tanımasınız dahi yardım ve desteğe ihtiyaç duyan herkese olumlu ve yardımsever bir duygu durumuyla yaklaşmak.
5- Yaşadığınız olumsuz bir olayın etkisinde kalmadan ve çevreye yansıtmadan toksik davranış kalıplarından kaçınmak.
Toplumun geneline yansıtılan ve yaygınlaşangunluk hayatımızdaki küçük uygulamalar zamanla cevremizdeki insanlari da etkileyecek ce sinerjik etki yaratacaktır.
YORUMLAR