Hemen hemen her kesimden ve her meslekten üye profiline sahip platform olarak gördüğüm ve yazılarımı paylaştığım bu mecra aslında tam da bir nevi bir meclis görevi görmekte. Şu anda ülkemizin çok ihtiyacını hissettiği bir örneği oluşturuyor. Meclis olabilmek her yönüyle milleti temsil edebilme özelliğini kendi şahsında tesis edebilmek bu platformun çok önemli bir özelliği.
Bu özellik aynı zamanda sanal bir ortamda da olsa bana göre milletin duygu ve düşüncelerine tercüman olması sebebiyle de müstesna bir yere sahip. Bunda şüphesiz başta bu mecrayı tesis eden gazetenin kurucularının , yazılarıyla fikir ve düşüncelerini özgürce paylaşan köşe yazarlarının, okurların kısacası herkesin katkısının büyük olduğunu düşünüyorum.
Bir akıl çok önemlidir. İki akıl ise çok daha önemlidir. Fakat en önemlisi ise ortak akıldır. Meclis işte bu ortak aklın alanıdır. Burada iki önemli husus vardır. Birincisi meclis özelliğine haiz her kesimin mesleğin ve görüşün temsil edildiği çeşitlik ve zenginlik, ikincisi ise bu zenginliğin daha büyük bir sinerjiye dönüştürülebildiği ve bir akılda buluşabildiğş ortak akıl. Bu Akıl milletin vicdanıyla ruhuyla ahlakıyla idealiyle tarihiyle, sosyolojisiyle ve mukaddesatıyla buluşturulduğunda başarılamayacak ve aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Bunun en güzel örneği Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya siyasi tarihine altın harflerle kazandırdığı TBMM’nin oluşturulması ve onun oluşturduğu milli orduyla kazanılan büyük zaferdir.
Şüphesiz gerçek bir Meclisi oluşturmak ne kadar zor ise de daha da zor olanı büyük bir temsil gücüne sahip kendi içinde bir o kadar da çeşitliliğe sahip bu oluşumdan akla ve vicdana uygun Ortak kararların alınabilmesi ve uygulanabilmesidir. Burada salt akıl yetmez. Burada ahlaka vicdana, tasada ve kıvançta bir olabilen benim ifademle küçük hesapların generalinden çok büyük davaların neferi olmaya ihtiyaç vardır. Mustafa Kemal Atatürk bunu gerektiğinde çok sevdiği askerlik mesleğinden feragat edecek kadar Davasına olan inancıyla ortaya koyabilmiş ve liderliğin makama şan ve şöhrete indirgenemeyecek kadar müstesna bir özellik olduğunu gösterebilmiştir.
Meclis, meclisin temsil gücü, meclisin aklı, meclisin ruhu, meclisin iradesi ve kararlılığı ; bürün bu kavramlar bir dava varsa hatta bu bir milletin davası ise , milletin ruhundan ve mukaddesatından temelleniyorsa bir anlam ifade eder.
Mustafa Kemal bizim gerçeğimiz değerimiz ve bence bütün dünyanın çok ihtiyacını duyduğu bir liderlik örneğinin özgün bir Temsilcisidir. Bir değer bir başkasını kötüleyerek değil ama güç aldığını ifade ettiği ve temsil ettiği değerleri her durum ve şartta davasının ayrılmaz bir parçası kılabilirse gerçek bir değer olarak kendini gerçekler. Atatürk’ün İzmir’i düşman işgalinden kurtarırken önüne çiğnemesi için yere serilen düşman bayrağını kaldırtıp inandığı değerler davasını ölümsüz kılabilmiş ve bir zamanlar düşmanı olanları düşünce ve ahlak zemininde de mağlup edebilmiştir. Bunları paylaşmamın sebebi bu platformun meclisin gücüne olan inancını gördüğümdendir. Bu meclis bence atıl hale sokulan TBMM nin gerçek ruhunu mevcut koşullar içinde olabildiğince daha iyi temsil edebildiğini düşündüğümdendir. Az öz konuşup sahip olduğumuz gerçek değerlerin de akıl ve vicdan zemininde milletin aklını ve vicdanını hakim kılabilmesi içindir.
Meclis kurmak yanında ortak aklı ve vicdanı da hakim kılabilmeliyiz. Türk töresi, Türk kültürü, Türk ahlakı ve tarihi sorumluluklar bana bunu hatırlatıyor. Milli çıkarları kendi şahsi çıkarlarının önünde görerek hareket edebilmek bir ahlak meselesidir. Ahlaken olgun olmayan bir milletin ne gerçek bir Meclisi kurabilmesi ne de bir ortak bir aklı tesisi mümkün değildir. En zor zamanlarda bile Atatürk’ün gerçek liderliğinde hem ortak aklı hem de milletin vicdanını temsil edebilmiş gerçek bir meclise sahip olabilmişsek bunun gerçek sebebi milletimizin yüksek manevi hasletleri değerleri ve ahlakıdır.
Bu yüzden TBMM nin 100. Kuruluş yılını idrak ettiğimiz 2020 yılında bizzat Anadolu’nun bağrından ve bir İmparatorluğun küllerinden yeniden doğmuş TBMM nin manevi şahsiyetinin insanlık için ne denli önemli bir değer olduğunu her daim hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.
Bunu geçmişte başarabilmiş bir milletiz . Birçok kez. Bundan dolayı be kadar övünsek azdır.
Çünkü ortak aklın ortaya çıkartılması zordur. Akıllı olmak yetmez. Ahlak sağduyu ve vicdan da gereklidir. Dünyada nice ülkelerin parlamentoları ve meclisleri olmasına karşın ortak aklı tesis edememektedirler. Dünya son pandemi gerçeği ile yüzleşirken kendi ahlakı ve aklıyla da yüzleşmektedir. Akılları olanlar da da vicdan eksiktir. Aslında milletin vekilleri , senatörleri parlamentoları kendi halkından emaneten aldıkları temsil görevlerini layıkıyla yerine getirmemektedirler. Bütün dünya milletleri insanlık olarak ne tür bir kokuşmuşluk içinde yaşadığımızı pandemiyle birlikte daha net görebilmişlerdir. Kanaatimce siyaseten çökmüş bir dünya düzeni daha önce çökmüş ahlak zeminini tescillemiş durumdadır. Buna doğrudan ya da dolaylı sebep olanlar insanlık idealine verdikleri zarar sebebiyle inancımız gereği de çok büyük bir vebale sebep olmaktadırlar. Emanete ihanet etmektedirler.
Büyük resmi görebilmek bir akıl işiyse de gerçekte bu resmin ne anlama geldiği hususu vicdani muhasebeyi de işin içine katmayı zorunlu kılmaktadır. Aklın ve vicdanın birbirini tamamladığı ve birbirini beslediği bir dünyanın özlemini çektiğimiz bir dönemdeyiz. Şu anda ne dünyada ne de ülkemizde bunun ikisini birden görebildiğimiz ve bir bütünlük arzeden bir örneği ben görememekteyim. Milletimizin öz mayası ve hamuruyla örtüşmeyen durumları aklımı kısmen kandırarak bir nebze olsun görmezden gelebilsem de vicdanımın sesi acı çekme pahasına bağırmaya devam ediyor. Bu sesi kulaklarınızı tıkayarak gideremezsiniz. Kalbi olan her insan bu sesle yaşamak ve gereğini yapmak zorundadır.
Aklımın öngördüğü ve kendini kandırarak meşrulaştırmaya çalıştığı Ehveni şer yaklaşımı yeterli değildir. Ancak günü kurtarırsınız. Ama gün gelir bedelini daha büyük bir bedelle ödemek zorunda kalırsınız. Dünya tarihi bunun sayısız acı örnekleriyle doludur. İnsanlık olarak yaşadığımız bu karanlık süreç sadece ülke olarak değil insanlık olarak da gerçek güneşlere ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzu bize bir kere daha göstermiştir. Güneşlerin balçıkla sıvanmaya çalışıldığı bir dönemde milletimizin gerçek gücüne inanarak ve güvenerek aklı ve vicdanı bir arada ve birlikte tesis edebilmiş Türk töresinin de vazgeçilmez unsurlarından olan Meclis kültürümüzün en nadide bir örneği durumundaki TBMM mizin 100. Kuruluş yılını bir kez daha kutlarken meclisimizin siz değerli üyelerini de saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Son söz olarak;
Kişiler gelip geçicidir. Temsil ettikleri değerler ise kalıcıdır. Temsil iddiasıyla kişisel çıkar ve menfaatlerini insanlık değerleri karşılığı değişenler bizzat o değerlerin manevi gücü karşısında ezilecek ve tarihin vereceği hükmün vicdanlarda ki karşılığı ile ilahi adalet mutlaka tecelli edecektir.
Meclisimiz var. Ortak akıl ve vicdan ise bizleri bekliyor.
Tüm insanlığın beklediği gibi.
YORUMLAR