Oğuzhan Akova

Oğuzhan Akova

[email protected]

HAYATI YALINLAŞTIRMAK

12 Ocak 2023 - 23:57

Hayatı nasıl kavradığımız ve anlamlandırdığımız meselesi insanlık tarihi içinde her zaman öncelikli yerini korumuştur. Hayatımız boyunca yaşadığımız olayları kurduğumuz insan ilişkilerini kavrarken özü ve hakikati karmaşıklıklar içinden bulup çıkarabilmek hiç te kolay bir işi değildir. Bakmak ve görmekle yakınen bir kavramsal farklılığa işaret eder. Varlıklı olarak yaşama bir değer biçmeye çalışırken asli olanın varolma çabası olması gerektiğini düşünmekteyim. İkisi arasındaki farkı anlayabilmek için özel bir farkındalık gerekiyor. Ünlü düşünür Erich Fromm "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı eserinde kısmen bu konuya değinir. Kendi özü dışında dışardan beslenen bir kimliğin içsel bir gelişme olmaksızın dışsal bir sahiplenmeyle bir kişiliğin ve karakterin satın alınamayacağına vurgu yapmaktadır eserinde. Hayatın özünü kavramak karmaşıklıkları ve parçaları bir bütünde kavramayı gerektirir. Bu şekliyle aslında bütünü ve birliği anlamaya dönük bir çeşit mimarlıktır yapılan. Bir bütünü kavrarken bütündeki karmaşıklığı giderebilmenin yollarından birisi uyumu bozan gereksiz unsurların bütünden arındırılmasıdır. Bu basıtleştirme süreci değil yalınlaştırma sürecidir. Hiçbir nüansı ve değeri atlamadan bütünü görebilme becerisi. Einstein'ın ünlü denklemi E=mc2 formülü de bu yalınlaştırma sürecine fizikten verebileceğimiz güzel bir örnektir. Sanatsal ürünler de sanatçının gözünden  aslında bir yalınlaştırma ve nesneler objeler ve olgulara ilişkin bir  yalınlaştırma ve özü kavrama çabasıdır. Sonuçta kişi sayısı kadar farklı düşünüş bakma ve görme çeşidi olacaktır. Zaten yeterince kafa karışıklığına neden olmuş bu süreci olabildiğince özünü ve ruhunu kavramaya çalışarak yani yalınlaştırarak kolaylaştırabiliriz. Gereksiz veya önceliklendirmede zorlandığımız unsurları hayatımızın dışına atabilmek hiç te kolay bir şey değildir günümüzün tüketim odaklı toplumunda. Varolmayı varlıklı olmakla karıştıran bakmak ve görmek arasındaki farklılıkları kavramaktan uzak ve yaşam ve düşünüş farklılıklarının oluşturabileceği yeni perspektifleri kaybettiğimizi düşünüyorum. Asli olanın hayatımıza niceliksel çokluklar değil niteliksel yalınlıklar ve ya sadelikler olduğunu düşünüyorum. Hayatın güzelliği ve zenginliği sayısal çokluklarda değil az öz işin niteliğinde aranmalıdır diye düşünüyorum. Varlıklı olarak değer bilinir olmak varolarak değer bilinirliğin önüne geçti. Bu durum kaynakların israfına değer üretmeden satın alınan değerlerin sahibi ve sorumlusu olunabileceği yanlışına düşürdü bizleri. Emek harcamadan bedel ödenmeden satın alınarak elde edilen her ne varsa belli bir zaman sonunda bizleri gereksiz ağırlıkları taşıyan hayat hammallarına dönüştürdü hepimizi.  Mutsuz statik kendi ağırlığı altında ezilen kendi yaşam sınavını parayla başkalarına devreden hayatı müteahhitliğe indirgeyen bir tembelliğe alıştırdı hepimizi. Değer üretmek var olabilme çabasının bir sonucu olarak varlıklı olmaya gerek kalmadan da var olunabileceğini göstermesi bakımından üzerinde ciddiyetle durmamız gerek bir husustur.  Bu konuda varlık sebebimiz üzerinde daha çok düşünmek ve bu uğurda bedel ödemek zorundayız. Böylece içsel gelişme ve bilinç düzeyimizde bir artış olabilecektir.  Okumak kültür sanat ile ilgilenmek düşünmek gibi üst düzey entelektüel çabalar bizleri varolmanın yaşam alanlarını zenginleştirmede daha da yetkinleştirecek ve olgunlaştıracaktır.  Hayatı basitleştirmeden ancak yalınlaştırarak gerçek anlamda gelişebileceğimiz düşünüyor ve hakikati kavrama sürecinin de aslında bir yalınlaştırma süreci olduğunu değerlendiriyorum. Artık hayatımızdaki gereksiz ağırlıklardan kurtulmanın zamanı geldi. En zor olanın da hayatımızda nelerin olması gerektiği konusunda daha keskin bir anlayışı geliştirmek zorunda olduğumuz gerçeğinin kavranması olduğudur. Sadece varlıklı olarak değer bilinme yaklaşımı terkedebilirsek daha anlamlı ve mutlu bir hayata adım atabileceğimizi düşünüyorum. Bugün bunun ilkini yaşayalım. Gereksiz olanları hayatımızdan atabilme cesaretini ve basiretini gösterdiğimizde gerçek özgürlüğe ve mutluluğa daha da önemlisi varlıklı olabilmenin ötesinde asli meselemizin varolabilme olduğunu kavramış olabileceğiz. İnsanlık tarihi çok farklı formlarda yalınlığı hakikati keşfetmede bir başlangıç adımı olduğunu gösteren örneklerle dolu. Sanat bilim buluşlar ve üst düzey yapıtlar bu sürecin doğal çıktıları. Hayatımızı mutlu ve insanlığa faydalı olarak yaşayabilmek ahlaki olgunluğa, yaşam amacımızı ve varolma amacımızı kavramamıza bağlı. Bunun için ne yapmalıyız sorusunun cevabını sadece gereksiz olanların hayatımızın dışına çıkarabilmek olduğunu belirterek yeni yılın hayırlara vesile olmasını diliyor saygılar sunuyorum.

YORUMLAR

  • 0 Yorum