İnsanların ve toplumların varlıklarını sürdürebilmelerinin hiç şüphesiz bir çok koşulu bulunmaktadır. Bu koşullar çoğu zaman belirsizliklerle dolu bir dizi riski ve kendi kontrolümüzde olmayan birçok unsuru barındırır. Tarih boyunca insanlık olarak hiçbir zaman toz pembe bir dönem yaşamadık. Ancak buna rağmen şartlar ne olursa olsun yine de insan ve insanlık olarak koşullara aldırmaksızın ilerlemeler kaydettik. Merak, girişimcilik, risk üstlenmek, keşfetmek, fethetmek kısacası kendi kabına sığmayan bir tür olan insan hep yaşamını forse etti. Öğrenebilmek, merakını giderebilmek uğruna nice bedeller ödedi. İçinde bulunduğu zamana ve mekana sığmayan bir anlayışla hep kendini aşmaya çalışan bir akıllı tür olarak insan sürekli kendini geliştirerek varlığını sürdürdü.
Sanırım türümüzün en önemli özelliklerinden biri, insanın içinde bulunduğu koşullardan bağımsız olarak insanın kendisini motive ederek doğrusal olmayan bir tutum ve davranış geliştirebiliyor olması. Aklın kendini kandırabilmesi ve her zaman yeniden başlayabilme motivasyonunu oluşturabilmesi. Hayalleri üzerinden gerçek dünyayı yeniden tasarlayabilmesi. Hayal edebilmenin bilmekten daha üstün olduğunu ifade eden Einstein buna özel bir önem atfetmişti. Ülkelerin ve insanların gelişimi ve ilerlemesinde hayallerin çok özel bir rolünün olduğunu unutmayalım.
Devletin en üst düzeyinde dünyaya verilen mesajla ülkemizin Aya gitme vizyonuyla ilgili paylaşım gerek sosyal medyada gerekse dünyada karşılık buldu.
ABD nin de bir zamanlar geçmişte Kennedy’nin ortaya koyduğu Aya gitme vizyonuyla ABD toplumuna bir hedef verdiğini ve bu hedefle bilimsel ve teknolojik olarak bir süper güç haline geldiğini unutmayalım.
Ancak hayallerin akla rağmen yine akla ihtiyaç duyması bir paradoks gibi görünüyorsa da varlık sebebimizin yaşam amacımızın bu paradoksu anlaşılabilir kıldığını düşünüyorum. Akla sahip olmakla aklı kullanma biçimimizin birbirinden farklı olgular olduğunu değerlendiriyorum. Gerçekler elbette gözardı edilemeyecek ve yüzleşilmesi gerekli durumlar. Ancak teslim olmamak ve her durum ve şartta yaşam sebebimiz üzerinden yaşamın inşaasına ve devamına imkan tanımak için güçlü motivasyon araçlarına ihtiyaç var. Hayaller bu motivasyon araçlarımızın başında geliyor. Hayaller kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlarken bir diğer taraftan hedef ve bir yaşama sebebi sağlıyor. Hayallerin insanlığın gelişiminde etkisi büyük. Toplumsal hedefler ve hayaller ise medeniyetin oluşumunda sinerjik bir etkiye sahip. Ancak pandeminin de gösterdiği gibi şimdi İnsanlğın küresel anlamda ortak bir hedefe ve ideale odaklanmasına ihtiyacı söz konusu. Bunu gerçekleştirebilmede liderler ve liderlik çok önemli. Bunun en büyük örneğini büyük önder Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve mazlum milletlere verdiği ilham ile görmüştük. Ortaya koyduğu ilkeler ve prensipler bir milleti yeniden var ederken içerdiği evrensel özellikler bütün bir insanlığın sadece ulusal ölçekte değil küresel ölçekte de gelişimi için değeri bugün daha iyi anlaşılan bir felsefeyi ortaya koyabilmişti.
Bugünlerde ulusça Aya gitme vizyonuyla heyecan duyduk. Özgüvenimiz güçlendi. Aslında hayallerin ve vizyonun bir insanın ve bir toplumun içindeki potansiyelin farkına varmasında temel unsurlardan biri olduğunu söylemek mümkün. Ama bundan çok daha önemlisi hayallerin içselleştirilmesi, akılla ve bilimle buluşturulabilmesi. Bu sağlandığında hayaller gerçekleşirken bunun olmaması durumunda gerçeklerin bile hayale dönüşebileceğini ve gerçeklerden kopuk şizofren bir yaşamın hayatımızı esir alabileceğini unutmayalım.
Atatürk “İstikbal Göklerdedir” derken 100 yıl önceden bugün bile bize heyecan veren vizyonu ortaya koymuş ve Türk Havacılığına bir temel sunmuştu. Daha sonrası bu temel yıllar sonra Savunma Sanayimizin gelişimine büyük bir ilham kaynağı olarak yansıyacaktı.
Tarihin ve geçmişin tozlu yaprakları içinde unutulan ya da unutturulan o kadar çok heyecan verici örnek var ki. Yeniden kendi özümüzü tanımanın ve değerlerimize sahip çıkmanın zamanıdır.
Atatürk’ün dediği gibi “ bizler atasını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendimizde güç bulacağız.”
Hayaller ve gerçeklerin birbirinden ayrılmaz bir elmanın iki yarısı olduğunu unutmadan aklı ve bilimi devreye sokmadan ve genç nesilleri bu temelden beslemeden yol katedemeyeceğimizi bilelim.
Haydi işe koyulalım. Cehaletle topyekün savaşın tam zamanıdır.
YORUMLAR