Hayatın akışı içinde bir hareket bir devinim ve bir koşuşturma içindeyiz. Sadece bilindik ezberler üzerinden birbirinin kopyası haline gelmiş , monotonlaşmış yaşamlarımızda bir taraftan çıkış yolu ararken bir taraftan da konfor alanlarımızın sahte güvenlik çemberi içinde kendimizi çürümeye terketmiş gibiyiz. Bugünkü yazımızda biraz bu konuda siz değerli okuyucularımızda bir farkındalık oluşturmak istiyorum.
İnsan doğduğu ilk andan ölümüne kadar bir akış halinde. Nehir akıyor, zaman akıyor, enerji akıyor ve bizler de akıyoruz. Aerodinamik prensipler harekete, termodinamik yasalar enerjiye, akışkanlar mekaniği ise suyun akışına yön veriyor.
Peki biz insanlar için akışımızı düzenleyecek, varoluşumuzu içinde bulunduğumuz zamansal ve mekansal çerçevede idrakımıza yön verecek bir yasa var mı ?
Böyle bir yasa var ise bu hangi bilimsel disiplinin konusu olabilir. Ya da yeni bir bilimsel disiplin gerekir mi ? Bu konuda soracağımız sorular bilimsel bakışımıza da yön verebilecek temel sorulardan bazıları. Düşünebilen herkesin sorabileceği temel felsefi sorular.
İnsanın en mükemmel bir şekilde yaratıldığını dinsel ve felsefi inanç sistemlerinin öğretilerinde sıkça geçtiğini ama buna karşılık yeterince üzerinde düşünmediğimizi çünkü varoluşun en temel akış prensibine uygun düşünsel bir hazırlığımızın olmaması sebebiyle de kendimizi karmaşa, telaş, panik duygu durumunda bulunduğumuzu düşünüyorum. Akış hali aslında işleyiş proses halidir. Bunun birçok formları olabilir. Siz yürüyüşünüz esnasında belli bir süre dursanız dahi akış devam etmektedir. Akış hali bizlerin tasarrufundan bağımsız bir şekilde yürüyen bir süreçtir. Ancak akış haline uyum kavranması gereken bir durumdur. Değişimi dönüşümü yönetmek dediğimiz de aslında akışın bütün genel dinamiklerine uygun bir hale kendimizi konumlandırmayı ifade eder. Ergonomi bilimi insan, çevre , sistem bütünleşmesini inceleyen bir uygulamalı disiplin olmasına karşın, sadece fiziki dünyanın tasarım sınırlarına indirgenemeyecek yeni bir kavram içeriğine doğru da evrilmektedir. Tasarımın da önemli kardeş kavramlarından biri olan Ergonomi kavramı yeni zengin kavrayış zeminlerinde bilişsel ergonomiye, kültür ergonomisine ve fiziki sınırların dışında yeni anlam genişlemelerine doğru gelişmektedir.
Disiplinlerarası bir bakışla akışı incelemekteyiz. Tanımlar getirsek Te ne anlama geldiği hususu bunun da bir adım ötesinde bizleri düşünmeye sevkediyor. Akış haline en uygun uyum yasaları insan açısından acaba yeni bir Ergonomi anlayışını beraberinde doğurur mu?
Aslında bütün bu sorular insanın bir varlık olarak kendisini doğrudan anlamasına yetmediğini, içsel bir yolculuğun da yaşanmasını gerektiğini, insanı parça parça anlamaktan çok bir ve bütün olarak anlamamıza imkan sağlayacak bir kavramsal zemine ihtiyaç duyduğumuzu , bir insanbilime ihtiyaç olduğunu bize gösteriyor.
Duyumsamak çok genel ifadesiyle duyular yoluyla algılamak , varlığını sezmek olarak ifade edilmektedir. Bir şeye sahip olmak ile ne anlama geldiğinin farkındalığı arasındaki ayrımı, yaşamak ve ne anlama geldiğinin farkını anlama çabamızda da devreye sokabileceğimizi değerlendiriyorum.
Doğuştan sahip olduğumuz özelliklerin ve fıtratımızdaki zenginliklerin insanın bir varlık olarak büyük hikmetler barındırdığını düşünüyorum. Eğitim ve yaşam sürecimizde bu özelliklerin bozulmadan daha da geliştirilmesi için yeni bir ahlaka ihtiyacımızın olduğunu kirlenen insan doğasından anlayabiliyorum.
Sonuç olarak kısaca özetlemek gerekirse insan olarak akış halimizi tekrar duyumsamak zorundayız. Ezberlerin, alışkanlıkların ötesinde fıtratımızdaki tasarım zenginliğini varlık sebebimiz ile bütünleştirerek yeni bir anlam arayışımızı temellendirmek zorundayız. Gereksiz ağırlıklardan kurtularak Özgür ve özgün bireyler olarak dünya yaşamının ve fiziki dünyanın kavrayış sınırlarını esneterek konfor alanlarının hapsedici çemberlerinden kurtulmalıyız.
İnsanı bir ve bütün olarak gönül gözünü de devreye sokarak Yeni bir insanbilim disiplinini ortaya koymak zorundayız. Akış halinin bütün halleri konusunda insan olarak farkındalığımızı artırmalı ve akışı yönetebilmenin, evrenle bütünleşerek optimum fayda modelleriyle fıtratımızdaki yaradılış mükemmeliyeti ve hikmetiyle ve bunun idrakiyle mümkün olabileceğini doğru anlamalıyız.
Akış hali insanın kendi varlığını aracısız doğrudan anlayabilmenin en doğal hali olarak, bizden halis niyete dayalı, amaçlı ve fayda sağlayıcı girişimler ve ilk adımları beklemektedir. Gereksizleri hayatımızdan çıkardığımızda akış halimiz en mükemmel şekliyle vuku bulacaktır. Optimum fayda en üst düzeyde, ancak insanı parçalanmış ruh ve akıl dünyasından onu tekrar fıtratındaki doğal tasarım ilkeleriyle buluşturduğumuzda gerçekleşebilir. Halis niyet ve fıtratımızdaki varlık sebebinin akışı tasarlayacak kodlarıyla birlikte zamanı ve Mekanı da bükebilecek yeni bir boyuta bizi taşıyacağını unutmayalım.
Haydi duyumsamaya. Kendimizi, doğayı, Yaradanı ve tüm yaratılanları.
Sevgi ve bilgi penceresini ancak bu yolla açabiliriz. Ben bende olanları bu yazımla bir değere dönüştürerek üzerime düşeni yaptım. Sıra siz değerli okuyucularda.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR