Böyle bir konuyu seçmemde etkili olan en önemli gerekçem hepimizin gittikçe özümüzden kopmakta olduğumuzdur.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere iki kavram ön plana çıkmış durumda. Sanatçı ve anatomi.
Anotomi;
insan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve bu yapıyı oluşturan türlü organlar arasındaki ilişkileri araştıran, inceleyen bilim.
Sanat ve sanatçı;
Buna verilecek cevabı sadece ansiklopedik bilgiyle geçiştirmeye hiç niyetim yok. Benim tanımıma göre Sanat hayat, sanatçı ise hayat verendir. Yani sanatçı yaradanın insana bahşettiği tüm güzellikleri yine insana hatırlatandır. Sevgiyle, şefkatle , bilgiyle, tutkuyla, coşkuyla, neşeyle, Ön koşulsuz ve beklentisiz. Gücünü kendi özünden alan bir yolculuktur sanat. Sanatçı ise bir yolcu. Her insanın doğuştan sanatçı olarak doğduğuna inanırım. Bu doğal özelliğimizin bile ne kadar farkındayız bilmiyorum ama sahiplenmediğimiz ne varsa kaybediyoruz. Çünkü onu haketmek gerekiyor. Hayat yolculuğunun mucizelerle dolu heyecan verici sürprizlerini ancak sanata gönül verenler hakeder. Çünkü onların varoluşun dayanılmaz hafifliklerini layıkıyla kavrayabileceği bir kalbi ve hassasiyeti vardır. Kuş seslerini senfonilere, ağaçları manzara resimlerine dönüştürüverir zahmetsizce nefes alma ve vermenin doğallığı ile. Kavrayışlarımızın zihinsel bir çabayı gerektirdiğini kabul etmekle beraber, zihinlerimizin yetersiz kaldığı durumlarda kalplerin devreye girdiğini, sanatçıların da zihinlerinin ötesinde aslında kalpleriyle düşünebilen özel insanlar olduğunu düşünmüşümdür hep. Yalınlık sadelik ve alçakgönüllülülük bir sanatçıda ilk gözüme çarpan özelliklerden bazıları.
Sanatçı kişilikler beslendikçe gelişir. Beslenemez ise özünden kopar ve susuz kalan bir çiçek gibi solar gider. Doğarken bütün güzellikler ile dünyaya gelen insanoğlu kendinden habersiz bir şekilde hayat yolculuğunda her istasyona bırakıverir Yaradanın ona emanet ettiklerini. En sonunda da toprağa bedenini. Son istasyona geldiğinde farkedebilmişse eğer kaybettiklerini pişman olma ayrıcalığını yaşar. Aslında birçoğumuz bunun bile farkında olamadan göçeriz bu dünyadan. Son pişmanlığın fayda etmediği bilinse de pişman bile olamadan göçüveririz farkına varamadan. Varolmakla varlıklı olmanın ince ayrımını keskinleştirirken sanatçı, varlıklı olup varolamamış insanların ardından ağıt yakar onlar adına onlar göçerken bu hayattan.
İşte sanatçı bu yüzden çok önemlidir. Hatırlama ve hatırlatma asli görevidir her sanatçının. Sanatçılar birbirlerini beslemelidir. Birbirlerini önemsemelidir. Birbirlerinden sorumlu olduklarını bilmelidir. Onlar endemik bitkiler gibidir. İnsan türünün devamı için gerekli her türlü vitamin onlardadır.
Kendilerinin kendilerinden haberdar olabilmeleri için birbirlerini haberdar etmelidirler.
2021 yılının 31 Ekim ve Ankara’nın bir pazar günü , kurucularından olduğum İlk Adım Müzik Grubu, ilerde önemi daha iyi anlaşılabilecek bir işi başardı o gün. Daha sonraları grubun bir Üyesi olacak çok değerli bir gönüldaşını ve sanatçını kazandı. O’nu kendinden haberdar etti. Ona dokundu. Onu uyandırdı. Doğanın ilkbaharda uyanışı gibi. Çiçek yeniden canlandı. Önce kendine sonraya çevreye Umut oldu. Kendisi kendisine rehber oldu. Bir İlk Adımı atabilmenin en önemli örneğini yaşadı ve yaşattı. Eminimki daha fazlası da olacak. Kendisini basit bir müzik Öğretmeni olarak tanımlamasının ardında yatanın O’nun sanatçı kişiliğinin doğal bir sonucu olarak mütevaziliği ve alçakgönüllülüğü olduğunu düşünüyorum.
Daha yapacak çok iş olsa da bir ilk adımın yarattığı enerji ve ilham, bir sanatçı için yaşamının ayrılmaz bir parçası. Her eser, her resim, her heykel kısacası her yapıt bir ilk adımın izlerini taşır. Öncekilerden farklı bir şekilde her eserin kendine özgü bir ilk adımı vardır. Bu yüzden her eser özgündür. İlk adımın ruhunu taşır. Yapıtları kendi dışında nesneleştiren yaklaşımlara karşıyım. Kendi özünü ve ruhunu nesnelerde, seslerde yapıtlarda özneleştirebilenlerin sanatçı kişiliklerinin gereğini yapabileceklerini düşünürüm. Gereksiz ağırlıklardan kendini kurtarabilen her insanın özündeki tanrı emanetine ulaşarak varlık sebebinin ardındaki hikmeti anlayabileceklerini düşünürüm.
Şüphesizki en büyük sanatçı Yaradanın ruhundan üfleyerek yarattığı insan. Her bir yaşamın bir sanat eserine dönüşebilmesi ise ancak insan olarak geldiğimiz bu fani dünyaya yine insan olarak bu fani dünyadan göçerek mümkün. Arkada bıraktıklarımız ise bizden bir miras olarak insanlık aleminin hafızasına ve kalbine ne kadar dahil olabildiğimizle ilgili.
İşte bir 31 Ekim pazar gününün hafızamda ve kalbimde bıraktığı izler bunlar.
Benim bıraktığım izleri ve etkilerini ise gerçek anlamda ancak bu dünyadan göçtükten sonra anlayabileceğiz. Her faninin kaçınılmaz kaderi olarak sabırla , beklentisiz ve büyük bir adanmışlıkla devam edeceğiz yolumuza; bizden öncekilerin bize bıraktığı mirası biz de bizden sonrakilere bırakmak üzere bize emanet edilen değerleri koruyup ona değer katabilme niyetimizle insan türünü insanlaştırma sürecinde tarihi görevimizi yerine getireceğiz.
İnsanın tanrı emaneti olarak insana bahşettiği hayatı, sanatçı kişiliğimizle yaşayıp varoluşumuzun varlık sebebiyle kutsayarak özneleştirebildiğimizde tanrı emanetini, işte ancak o zaman büyük bir hakedişin tanıkları olarak ortaya çıkacak ilham verici büyük yapıtlar ve yorumlar.
Bütün bu hayat denilen bir varmış bir yokmuş türündeki tiyatro oyununun ironik kurgusunu anladığımızda daha da büyük bir sürprizle yüzleşeceğiz. Her daim ruhumuzun ayrılmaz bir parçası olan sevginin aslında her zaman yanı başımızda olduğunu farkedememişliğin
burukluğunu yaşamış olacağız. İşte hayat bu kadar yalın. Sanat da bir o kadar cömert. Özü sevgiyle dolu olan her yaratılmışlığın, sanatçı kişiliği ile ortaya konan her yapıtın da özü sevgi. Bize bu kadar yakın olana neden bu kadar uzak insanlık.?
İşte sanat ve sanatçı bu kadar önemli.
Ve biz bir 31 Ekim 2021 pazarı bir kez daha büyük bir keşifde bulunduk insanlık adına. Sevgiyi yeniden keşfettik ve duyumsadık. Sanatçı bir kişiliğin kendinden haberdar olmasını sağladık.
Bir hayatın, bir anının bir dakikasının bir saniyesinin her salisesine değer bir kazanımdı bizler için. Belkide solmakta olan bir çiçek yeniden canlandı hayat buldu. Sonrasında o da Solmakta olan diğer çiçeklere can suyu olarak umut olacak. İlk Adımın ilki olarak her daim yaşayacak ve yaşatacak.
Biliyorum bu kişiyi merak ediyorsunuz. O da bizden biri. Aslında bir şan sanatçısı. O kendini biliyor ya. Kendisinden haberdar olan bir sanatçı kendisini biliyorsa gerisinin ne anlamı var ki.
Biz M.B diyelim. ( Ama Merkez Bankası değil
YORUMLAR