Yaklaşık iki aydır dünyada, bölgemizde ve ülkemizde yaşanılan olaylar gündemi takip etmede dikkat dağınıklığına sebep olsa da kalıcı ulusal değerlerimizi tekrar hatırlamak bakımından bir özdeğerlendirme fırsatı yarattı. Kasım ayı denilince bir sonbahar hüznü kaplar içimizi. Sadece mevsimsel olmayan bu etki Cumhuriyetimizin kurucusu eşsiz devlet adamı ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aynı zamanda aramızdan ayrılışının da yarattığı bir hüznü içermektedir.
Kısa yaşamı boyunca milleti için yaptıkları birçok mazlum ulusa ilham kaynağı olmuş ve tarihte bir faniye nasip olmayacak müstesna bir sevgi ve saygının oluşmasına neden olmuştur. Kalıcı evrensel değerlere olan hassasiyeti kendisini diğer liderlerden ve büyük şahsiyetlerden ayıran en önemli özelliğidir. Önüne serilen Yunan bayrağını kaldırtması, esir düşen Yunan başkomutan Trikopis’i savaş ortamında olmasına rağmen hak etmese bile bir insan olarak görerek İstanbul’da olan eşine telgrafla merakını giderecek şekilde telgrafla bilgi vermesi, Çanakkale’de ölen Anzak askerlerinin annelerine dönük verdiği beyanat bunlardan yalnızca birkaçıdır. Bir faninin düşmanlarının bile saygısını kazanacak şekilde ortaya koyduğu erdemli davranışlar O’nun yüksek karekter ve kişiliğini göstermektedir.
İçinde bulunduğumuz özel şartlar O’nu doğru anlamanın klişeleşmiş
ezbere kaçan yüzeysel bir şekilde övmekten daha önemli ve ‘O’nun da yaşasaydı eğer onaylayacağı bir hareket tarzı olurdu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bence en büyük dehası herkesin herşeyin bittiğini düşündüğü anlarda durup dinlenmeden bir sonraki aşamaya geçecek büyük bir vizyona sahip olmasıydı.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldıktan sonra başta İngilizler olmak üzere Türk Ordusunun mevcut hatlarda kalınarak savunma pozisyonuna geçeceği şeklindeki değerlendirmeleri Atatürk’ün “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” şeklindeki tarihi emriyle yerle bir olmuş ve Dünya tarihinin en büyük takip harekatıyla İzmir’in kurtuluşuyla sonlanmıştır.
Atatürk esas savaşın silahla değil bilgiyle, kılıçla değil kalemle olacağını bilen büyük bir liderdi. Savaştan sonra eğitim seferberliği nin ve ekonomik savaşın çok daha zorlu olacağını biliyordu. Başöğretmenliğin en az başkomutanlık kadar önemli olduğunu biliyordu. Yaptığı devrimler içinde harf devriminin müstesna bir yeri vardır. Anadilimiz olan Türkçemizi yeniden kazandığımız bir devrimdir. Ulus olarak kişiliğimizi yeniden kazandığımız bir gündür. Tarihte bir örneği yoktur. Birçok ülke ‘O’nu örnek almış ancak başaramamıştır.
Cumhuriyetimizin evrensel değeri bu devrimle perçinlenmiştir. Kısaca harf devrimi diye geçiştirilen bir devrim değildir. İyi anlamak ve anlatmak gerekir. Bu yüzden Cumhuriyetimizin Dünya tarihindeki müstesna değerini anlamak için harf devriminin ruhunu iyi kavramak gerekir.
Bir 24 Kasım Öğretmenler gününü daha kutlayacağız. Sıradanlaşan kutlama programlarını sıradanlıktan kurtarmak bizim bir vatandaş olarak milli vazifemiz olmalıdır. Öğretmenlik mesleğini tekrar saygın hale getirerek başlamalıyız. Eğitimin ülkemizin en önemli ve öncelikli meselesi olduğunu tekrar kavramalıyız. Sadece kutlamayla geçiştirilemeyecek sorumluluklarımızın olduğunu ve gereğini yapmak için işe koyulmanın bize bugünleri emanet eden atalarımıza karşı bir insanlık görevi olduğunu anlamalıyız.
Artık birilerinin bunları bize anlatmasından çok anlama ve kavrama çabasını samimi olarak göstermeliyiz. Durum tespitinden öteye gitmeyen yaklaşımları bırakıp harekete geçmenin gereklerini bir başka kişiyi beklemeden yapabilmenin koşullarını oluşturabilmeliyiz.
Koşul derken çoğul takıya fazla takılmayalım. Bunun tek bir koşulu var. İlk adımı atabilmek. Kendi zeminimizde ve kendi yaşam ortamımızda.
Ne fazla ne eksik. Bir 24 Kasım Öğretmenler Günü daha geçecek.
Farkı 24 Kasımı doğru kavrama gayreti içinde olanlarla, evrensel değerleri sıradanlaştıran insanların sıradan gölge kişilikleri içindeki tutsaklıkları belirleyecek.
Bir değeri kavramak anlamak idrak etmek ve üzerine değer üretmek Yüce Yaradanın yarattığı mahlukat içinde ruhundan üfleyerek yarattığı ve diğer yarattıklarına üstün kıldığı insan türünün yaradılış ve varoluş sebebidir. Nerden başlamalıyız sorusunun cevabını da buradan bulabiliriz. İnsan olarak yaradılış ve varoluş sebebimizi kavramakla başlamalıyız. Ancak bu anlaşıldıktan sonra insan olabilme ayrıcalığını hak edebiliriz. İnsan olabilme sorumluluğu ile bugünlere ulaşan insanlık ideali , bu ideali geleceğe taşıyacak erdemli insanlara ihtiyaç duyuyor. İnsan türünün geleceği belki de 24 Kasım gibi kendi içinde evrensel değerleri içeren özel günleri doğru kavramaktan geçiyor. Bu 24 Kasım Öğretmenler gününde farklı özel bir şey yapalım. Bir ilk adımı ilk biz atalım. Kimseyi beklemeden. Bir ilkbahar 19 Mayıs günü gibi.
Öğretmenler günümüz kutlu olsun.
YORUMLAR